Toplumun geleceği çocuklarımızdır. Onların nasıl bir karakterle büyüyeceği, aslında bizim onlara sunduğumuz aile ortamıyla şekillenir. Günümüzde başarı, teknoloji veya hız odaklı bir dünyada yaşıyoruz. Ancak asıl ihtiyaç duyduğumuz şey; kalbi sevgiyle atan, merhametli ve şefkatli nesiller yetiştirmektir.
Bir çocuğa merhameti öğretmenin ilk yolu, örnek olmaktır. Anne babasının bir hayvana su verdiğini, yaşlı birine yardım ettiğini gören çocuk, merhameti doğal bir davranış olarak içselleştirir. Çocuğa yüzlerce öğüt vermektense, küçük bir davranışın etkisi çok daha kalıcıdır.
Şefkatli çocuk yetiştirmek için, öncelikle çocuğun kendisinin şefkat görmesi gerekir. Hatalarında bağırıp azarlamak yerine, neden yanlış yaptığını sakinlikle anlatmak; sevgiyi sadece başarıya değil, varlığına bağlamak; onun ruhunu besler. Çünkü şefkat gören çocuk, şefkat vermeyi öğrenir.
Sevgi dolu bir çocuk, yalnızca sözlerle değil, ilgiyle büyür. Beraber oyun oynamak, sohbet etmek, dinlemek; bir çocuğun “ben değerliyim” duygusunu güçlendirir. Değerli olduğunu bilen çocuk, başkalarının da değerli olduğunu kabul eder.
Unutmamak gerekir ki merhamet, şefkat ve sevgi; geleceğin en büyük sermayesidir. Matematikte başarılı bir çocuk, elbette toplum için kıymetlidir; ama başkasının derdini gören, bir hayvana el uzatan, arkadaşını koruyan bir çocuk; insanlık için paha biçilmezdir.
O halde biz yetişkinlere düşen görev, çocuklarımızın kalbine sevgiyi tohum gibi ekmek, merhameti sulamak ve şefkati ışık gibi onların yoluna serpmektir. Çünkü dünyayı güzelleştirecek olan, işte bu yüreklerdir.
